10 Kasım'a doğru...

7 Eylül... Karnından iğneyle su çekilmeye başlandı, 12 litre su birikmişti.
Neredeyse tenekeyi doldurmuştu. Biraz rahatladı.
Günler sonra ilk kez derin bir ohh çekti.

Çok zayıflamıştı. 46 kiloya düşmüştü.

21 Eylül’de ikinci defa su alındı. Gene 12 litre birikmişti. ' Yatağından kalkamıyordu. Uyurken sayıklıyordu.

14 Ekim’de üçüncü defa su alındı. 10.5 litre birikmişti. Şiddetli bulantı hissediyordu. Öğürtüyü kesmek için küçük buz parçaları yutturuluyordu.

29 Ekim 1938... Bitkindi. .

Cumhuriyet Bayram1 törenlerine katılabilmeSl imkânsızdı. Sabiha Gökçen başucundaydı gözyaşlarını içine akıtarak ”gelecek seneki törenlere katılırsınız diye moral vermeye çalışıyordu ki... El işaretiyle Sözünu kesti.
“Bana gelecek bayramdan bahsetme Gökçen” dedi. ”Hatta gelecek aydan da bahsetme, ekim ayım Çıkarabilsem bile kasım ayını çıkarabileceğimi sanmıyorum."

Artık yemek yiyemiyordu...

1 Kasım, tereyağı sürülmüş bir dilim ekmeği ucundan ısırabildi, bütün gün hepsi buydu, portakal suyu içti, sahlep içti.

2 Kasım, birkaç kaşık bezelye püresi, portakal suyu, sahlep.

3 Kasım, tereyağlı ekmek, iki defa üzüm suyu.

4 Kasım, sütlü kahve, iki defa üzüm suyu.

5 Kasım, bamya püresi denediler, olmadı, sahlep içebildi.

6 Kasım, sadece elma-suyu ve sütle besleniyordu. Anca kaşıkla verilebiliyordu.

7 Kasım, yarı uyur yarı uyanıktı.
Zaman zaman bilincini kaybediyordu.
Ömründe ilk defa canı ”enginar” çekti. İstanbul’da bulmak mümkün değildi, Hatay’a telgraf çekildi.
Yetişmedi, yemek kısmet olmadı.

8 Kasım, artık kendinde değildi. Bir ara başım sağa çevirdi, ”aleykümselam” dedi.

Son kelimesi buydu. . Aleykümselam.

9 Kasım, istem dışı kasılmalar, aşırı ter vardı.

10 Kasım perşembe
saat 9'u beş geçe...
Mustafa Kemal'i kaybettik.

Henüz 57 yaşındaydı.

16 Kasım... Dolmabahçe Sarayı’nda muayede salonunda katafalka yerleştirildi. 

Sabah saat 10’da ziyarete açıldı. 

İnsan seli aktı. . 

Güya saat 24’te son verilecekti ama, mümkün değildi. 

200 binden fazla yurttaş bayrağa sarılı tabutun önünden hıçkıra hıçkıra geçti, yüzbinlerce yurttaş sıradaydı, aralıksız devam edildi. 

17 Kasım... Hava çoktan kararmıştı, gece yarısı olmuştu. 

Ortaköy yönüne uzanan kuyruğun ucu bucağı görülmüyordu. 

Maalesef, izdihamdan dalgalanma oldu... Durun ittirmeyin demeye kalmadı, girişin kapısının önünde, Saat Kulesi'nin çevresinde çığlıklar yükseldi. Atlı polisler arkadan yüklenen kalabalığı dağıtana kadar iş işten geçti, insanlar sıkıştı, ezildi, 11 kişi hayatım kaybetti. 

Ertesi günkü gazeteler, hükümetin resmi tebliğini yazıyordu: 

Denizyolları işletmesi müdürü Raufi Manyasizade’nin 16 yaşındaki kızı Bilun, İstiklal Caddesi’nde oturan bayan Anna, İstiklal Caddesi’nde oturan Rona Kişnir ve kızı Bella, Bakırköy’den Hatice hamm, Kurtuluş semtinden sütçü Diyamandi, Topkapı’da oturan Abdülhamid bey, Aksaray Laleli’de oturan bayan Kevser Mehmed, Tarlabaşı’nda oturan Satenik Ohannes, Saint Benoit öğrencisi 15 yaşındaki Paul Kuto ve Beyoğlu Lüksemburg otelinde kalan bay Leon’du. 

Kadın erkek, genç yaşlı, Müslüman Hırıstiyan Musevi, Rum Ermeni... ”Ne Mutlu Türküm Diyene” şemsiyesi altındaki tüm yurttaşlar, memleketin ortak paydası Mustafa Kemal’e gözyaşı döküyordu. 

18 Kasım... Kalabalık artarak devam etti. Ulus gazetesi muhabiri Cemal Kutay şunları yazıyordu: ”Bütün millet, kendisine haysiyet, hürriyet, istiklal, güzel şeyler armağan etmiş şefkatli bir babadan öksüz kaldığında nasıl gözyaşı döker? İşte öyle gözyaşı döküyordu. Şahit olmayanlara, bu asrın hadisesini, bu vefa ve minnet selini, yazı, söz, fotoğraf, beste, tabloyla anlatmak mümkün değildir. Zerrece protokol yoktu. 

Kaynak:

"MUSTAFA KEMAL"-Yılmaz Özdil





Yorumlar

Popüler Yayınlar

DEMLEN RAKI

GİZEMLİ KELİME.!!

OĞUZLAR..BOZOKLAR..ÜÇOKLAR..OĞUZ YABGULUĞU.

Oruc Nedir ve kökeni nereden gelir...Turan Dursun

SINAV SORUSU..

Saint Benoit tarihi

Amerikan Siyasi Partileri

Paradigma nedir?

İslamiyetten önce Arap yarımadası..!!!‏