Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bayram tebriği - Aziz Nesin

1965 senesiydi. İşe gireli henüz iki hafta olmuştu. Bir genel müdürlükte, özel kalem müdürünün yardımcısıydım. Bayrama on gün kala, müdürüm hastalandı ve rapor aldı. Ertesi gün, genel müdür beni odasına çağırdı. Buyrun efendim. Tebrik kartları hazır mı evladım? Hangi tebrik kartları efendim? Eyvahlar olsun, Şükrü sana söylemedi mi? Bayram geldi, tebrik kartı göndermeli. Şimdiye çoktan postaya vermiş olmamız gerekirdi. Hiç haberim olmadı efendim. Hemen, hemen hemen ! Yarına istiyorum üç bin adet kartı sabaha kadar yaz ve postaya ver. Emredersiniz efendim! dedim ve odadan çıktım. Ancak üç bin adet bayram tebrik kartını tek tek nasıl yazacağım. Genel müdür, kartların çini mürekkeple ve güzel bir yazıyla yazılmasını isterdi. Üç bin adet kartın iki bin tanesi makamca kendinden aşağıda olanlara şu şekilde yazacaktım: Bayramını kutlar, gözlerinden öperim. Kalan bin tanesi de, daha üst makamdakilere: Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim, şekl

Neden E=Mc2

Resim
Bu basit ama temel denklemde üç bileşen var. Enerji (E), kütle (m) ve ışık hızı (c).  Bize kütlenin enerjiye dönüşebileceğini, yani küçücük bir kütleden inanılmaz boyutlarda enerji elde edilebileceğini gösteriyor. Doğada bu olayı elektron-pozitron imhası olarak görüyoruz. Bir elektron ve anti parçacığı pozitron çarpıştığında ikisi de yok oluyor ve ortaya iki yüksek enerji yüklü gamma ışını fotonu çıkıyor. Maddeden ışık böyle elde ediliyor.  Daha da ilginci, bu denkleme göre enerjiden kütle elde edilebiliyor olması. Örneğin, kütlesi olmayan iki foton, yeteri kadar yüksek enerjiyle çarpıştırılırsa ortaya bir elektron-pozitron ikilisi çıkabiliyor. Yani ışıktan madde elde edilebiliyor. Kütle ve enerji arasındaki bu ilişkinin bir başka örneği de iki hidrojen atomundan helyum elde etmek. İşte yıldızlara ışığını veren ve çok uzun bir süre boyunca parlak kalmalarını sağlayan şeyin altındaki fizik kuralları böyle çalışıyor.  Kaynak: All About Space (Kasım2019 sayısı)

HARF DEVRİMİ(1 Kasım 1928)

Resim
Türkiye Cumhuriyeti beşinci yılını doldurur ve birbiri arkasına devrimler yapılırken Mustafa Kemal ve arkadaşları ekin devriminin en önemli, en büyük adımını atmaya hazırlanırlar. Çünkü genç cumhuriyete, Osmanlı İmparatorluğunun kalıtı olan Arap abecesi türlü sorunlar yaratmaktadır. İmparatorluk, yüzyıllarca Arap abecesini kullanmıştır. Bu abece, doğallıkla bükünlü bir dil olan Arapçanın doğasına yatkındır; bağlantılı dil özelliği taşıyan Türkçenin doğasındaki sesleri yansıtmaktan uzak bir dizgedir; Türkçenin ünlü seslerini göstermemekte; h, k, s gibi kimi ünsüzler için birkaç ayrı harf kullanılmaktadır. Arap abecesi, ayrıca dinsel anlamlar yüklenmiş bir dizgedir. Okuryazar olmayan halk, bu abeceyle yazılmış tüm kitaplara, gördüğü her basılı kâğıda inanç penceresinden bakmakta, kutsal kitap yazısıyla yazılmış her şeyi âdeta kutsallaştırmakta; bu nedenle salt okuma yazma bilmek bile dinle ilişkilendirilmekteydi. Okuryazar olmayan halk, dilekçesini, mektubunu yazmaktan yoksundu, eski yaz

İsa nın doğumu ve soyağacı

Resim
İncil'de yazan ve işin gerçeği..! İncil e göre, İsa Mesih 'in Doğumu (Luk.2:1»7)  İsa Mesih'in doğumu şöyle oldu: Annesi Meryem, Yusuf la nişanlıydı. Ama birlikte olmalarından önce Meryem'in Kutsal Ruh'tan gebe olduğu anlaşıldı. Nişanlısı Yusuf, doğru bir adam olduğu ve onu herkesin önünde utandırmak istemediği için ondan sessizce ayrılmak niyetindeydi.  Ama böyle düşünmesi üzerine Rab'bin bir meleği rüyada ona görünerek şöyle dedi: “Davut oğlu Yusuf, Meryem'i kendine eş olarak almaktan korkma. Çünkü onun rahminde oluşan, Kutsal Ruh'tandır. Meryem bir oğul doğuracak. Adını İsa koyacaksın. Çünkü halkını günahlarından O kurtaracak .”  Bütün bunlar, Rab'bin peygamber aracılığıyla bildirdiği şu söz yerine gelsin diye oldu. Işte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak; adını Immanuel koyacaklar.” İmmanuel, Tanrı bizimle demektir, Yusuf uyanınca Rab'bin meleğinin buyruğuna uydu ve Meryem'i eş olarak yanına aldı. Ama oğlunu doğuruncaya dek Yusuf ona doku

Mavi Buz

Resim
Uçakta tuvalete girmek genellikle can sıkıcı bir durumdur. O daracık alana sıkışıp klozete oturabilmek zaten zor, bir de az Önce vücudunuzdan çıkan şeyin gökyüzünden denize düşeceğini düşünün! Gökyüzünde oluşturduğumuz atıkların uçaktan dışarı fırlatıldığı söylentisi hep vardı. Oysa bunu yapmak imkânsız.  Bunun nedeni, uçak tuvaletlerinde ya kapalı atık sistemlerinin (ev tuvaletine benzer şekilde çalışan) ya da daha modern bir vakumlu atık sisteminin kullanılması. Her ikisi de atıkları tanklarda saklıyor ve bunları boşaltmak için uçağın dış tarafındaki bir valfe erişmek gerekiyor.  Buna rağmen, tanktaki bir sızıntı yüzünden atıkların yanlışlıkla uçaktan boşaldığı bazı durumlar var. Atıklar, mavi renkli atık işleme sıvısıyla birlikte derhal donduruluyor. Bu donmuş karışıma "MAVİ BUZ"deniyor. Genelde mavi buz uçağın dış kısmında biriktiriliyor ve uçak inene kadar orada kalıyor ama gevşeyip düşebileceği durumlar da var.  Böyle bir durumda bile çoğu mavi buz yere düşmeden önce er

Uçaklardan zehir mi saçıyorlar.?

Resim
Çürütülen bir komplo teorisi..! Uçaklardan üzerimize zehir mi saçıyorlar.!? Dışarı bakarsanız mavi gökyüzünü yaran, çizgi halindeki yapay bulutlarla karşılaşabilirsiniz. Komplo teorilerinin kaynağı olan ve uçakların egzoz emisyonları tarafından oluşturulan bu beyaz çizgilere “kuyruk izi" deniyor. Jet yakıtının hidrokarbon içeriği yandığı zaman bir yan ürün olarak su oluşuyor. Işte kuyruk izleri bu sudan meydana geliyor: Su bazen soğuk ve nemli havayla karışıp yoğunlaşıyor ve donarak buz kristalleri oluşturabiliyor. Bununla birlikte, kimi insanlar, üst troposfer ve alt stratosferde yaşanan bu tip olayların çok daha kötü niyet“ olduğuna inanıyor! “Chemtrail” (kimyasal iz) komplo teorisyenlerinin çoğu, çocukken çok daha az kuyruk izi gördüklerini hatırlıyor; ama bunu açıklamak kolay: Onlarca yıl içinde hava trafiğinde inanılmaz bir büyüme yaşandı ve artan yakıt verimliliği sayesinde egzoz emisyonları artık daha soğuk. Chemtrail taraftarlarının sunduğu kanıtlarsa pek i

KUTUPLAR

Resim
Dünya'nın Kuzey kutbunda bulunan Arktik bölgesi, Yunanca "ayıya yakın" anlamındaki “arktikos” kelimesinden türemiş ve aslında Kuzey yarımkürede belirgin olarak görünen ve Kutup Yıldızı'nın da (Polaris) içinde bulunduğu Büyük Ayı takım yıldızını tarif ediyor. Antarktik, yani "Anti-Arktik" ise Güney Kutbunu da içine alan kıtadır.  İki kutup arasında belirgin farklar var: Mesela Arktik'te hava sıcaklığı +13°C ile -43°C arasmda değişirken Antarktika'da hava sıcaklığı -89°C'ye kadar düsebiliyor. Kuzey Kutup Noktası en yakın kara parçasına 700 kilometre uzakta yer alıyor. Yüzer bir yapı olduğu için birkaç saat içinde yer değiştirebiliyor. Dolayısıyla Kuzey Kutbunda fiziksel olarak bir işaret bulunmuyor. Antarktika ise bir kıta ve güney kutup noktasının en yakın denize uzaklığı 1300 kilometre. Deniz yüzeyinden neredeyse ortalama olarak 3000 metre yüksekte yer alıyor ve yılda en fazla 10 metre hareket edebiliyor. Güney Kutup noktasının konumu her yıl10ca

Montaigne - Stefan Zweig

Resim
Homeros, Shakespeare, Goethe, Balzac, Tolstoy gibi bazı seçkin yazarlar vardır; bunlar, hangi yaşta ve hayatlarının hangi evresinde olurlarsa olsun herkese hitap ederler. Bir de, belirli bir anı yaşayana dek ne kadar Önemli olduğu iyi bir şekilde anlaşılamayan yazarlar vardır. Montaigne bunlardan biridir. Gerçek değerinin farkına varabilmeniz için çok genç ve hayat acemisi olmamalısınız. Özellikle de dünya çalkantısının oluşturduğu dalgalarla sürüklenmek gibi bir kaderi yaşayan bizim kuşak için en çok onun düşüncelerinin özgürlüğü ve tutarlılığı işe yaramaktadır. Ancak çalkantılı ruhuyla, savaş, şiddet ve ideolojik zulmün herkesin yaşamını ve bu yaşamdaki en değerli malzeme olan benliğin özgürlüğünü tehdit ettiği bir çağda yaşamak zorunda kalan Montaigne, sürünün taşkınlıklarına karşı insanın kendine sadık kalabilmesi için ne kadar çok cesaret, samimiyet ve azim gerektiğini bilebilirdi. Sadece Montaigne dünyadaki en zor ve en ağır işin, insanın kendi entelektüel ve ahlaki bağımsızlığın

Şeker Bayramı.

Şeker bayramına isim uydurmak ve Ramazan bayramı adını koymak fetö destekli akepe uydurmasıdır..! Osmanlı’dan miras...! Nasıl adlandıracağız bu şenlik gününü/bayramı? Hz. Muhammet, bayram namazına da gitmeden önce hurma yerdi. Manevi evladı Hz. Enes an­lattır: “Resulullah bayramda bir­kaç hurma yemedikçe namaza gitmezdi.” Hurma, zamanla “şeker” oldu. Orucun bitimiyle kutlanan bayramda tatlı yemek sünnet oldu. Örneğin... Osmanlı Sarayı’nın ramazan ayında Yeniçeri Ocağı’na tatlı göndermesi gelenekti. Osmanlı’dır “Şeker Bayramı” adını ilk kullanan... Bunu bilmeyenler... Atatürk ve Cumhuriyet ile hesaplaşması olanlar dedi ki, “Şeker Bayramı adı uydurulmuştur; aslı Ramazan Bayramı’dır!” Öyle ya kendileri uydurmak zorundalar. Gerçi buna da şükür, “bayramlarımızı yasakladılar” da diyebilirlerdi! Oysa gelenek Osmanlı’dan Cumhuriyet’e miras. Bu meseleler “kulaktan doyma” laflarla olmaz. [ Soner Yalçın]

Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkışı.

Resim
1919 yılı Mayıs'ının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Genel durum ve manzara : Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu durum, Dünya Savaşı'nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, Şartları ağır bir ateşkes Antlaşması imzalamış, Büyük Harbin uzun yılları boyunca, millet yorgun ve fakir bir halde. Milleti ve memleketi Dünya Savaşı'na sokanlar, kendi hayatları endişesine düşerek memleketten kaçmışlar. Saltanat ve hilafet makamında bulunan Vahdettin, soysuzlaşmış, şahsını ve yalnız tahtını emniyete alabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa'nın başkanlığındaki hükümet aciz, haysiyetsiz, korkak, yalnız Padişahın iradesine tabi ve onunla beraber şahıslarını koruyabilecek herhangi bir duruma razı, Ordunun elinde silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta. İtilaf Devletleri, ateşkes Antlaşmasının hükümlerine uymağa lüzum görmüyorlar. Birer vesileyle itilaf donanmaları ve askerleri İstanbul'da Adana vilayeti Fransızlar, Urf

Son padişah Mehmet Vahdettin

Resim
"...Bu bedbaht adam, zaten aylardan beri İngiltere’nin elinde oyuncaktan başka bir şey değildi. Millî Hareket muzaffer olur da kendisi tahtını kaybeder korkusu ile onu tamamen İngiliz subayı Harrington’un iradesine bırakmaktan çekinmedi. Harrington, sadece Büyük Britanya birliklerinin başkomutanı değil, aynı zamanda İstanbul’u işgal eden birliklerin de başı idi. Bu davranış, memleketine karşı işlenmiş tam bir ihanetti... General Harrington, (Osmanlı’nın) tasfiyeye giden (bir) ağır işi yönetmekte idi. Bu nedenle de, memleketlerinin kurtuluşu için Anadolu’da savaşan milliyetçilere açıktan açığa karşı idi. 16 Mart 1920 günü, İstanbul’da yurtsever milletvekilleri, âyan üyeleri ile Ankara’ya sempati gösteren gazetecilerin tutuklanmalarını emretti ve onları Malta zindanlarına sürdürdü. Bir yandan da Kurtuluş Savaşı’nın başarılacağına inanmayan, millî amaca ihanet eden kişileri destekledi. Sultan bu kişiler arasındaydı. Bu sırada İngiliz dretnot filosu Boğaz’da, Yıldız Sarayı’nın çok yak

Diderot Etkisi ve tüketici"

Resim
PROF. DR YAVUZ ODABAŞI  Aydınlanma döneminin önemli düşünürlerinden ve filozoflarından Fransız Denis Diderot (1713-1784), yaşadığı bir deneyimini yazıya dökerek okurlarıyla paylaşır. O meşhur yazısında, yeni bir ropdöşambır edinmenin yaşamına nasıl etkilediğini ve değiştirdiğini dile getirir. Eskimiş olanın yerine, bir arkadaşının hediye olarak verdiği güzel, şık bir ropdöşambır edinmiş olan Diderot, kırmızımsı ve kadifemsi ropdöşambırı ile çalışmak için masasına geçtiğinde, ilk olarak çalışma masasının ne kadar eski püskü olduğunu fark eder.   Böyle güzel ve şık bir robdöşambıra uygun, ona uyum sağlayacak yeni bir çalışma masası ile eskisinin değiştirilme ihtiyacında olduğunu fark eder. Yeni masa; kitap kutusunun, sandalyelerin, duvar halısının ve odadaki diğer eşyaların benzer bir bakış ve değerlendirme ile bütünlük ve uyum sağlayacak biçimde değiştirilmesi gerektiği ortaya çıkar. Yeni ropdöşambır odadaki her şeyin, karşılaştırma yapıldığında eski, kullanılmış görünmesine ve onların

Voyager 2 sınırları aştı..!

Resim
Voyager2 sınırları aştı ve yıldızlararası bölgeye adım attı..Artık bilgi ve görüntü gönderemiyor ama nükleer enerji ile çalıştığı için yoluna devam ediyor ve üzerinde taşıdığı meşhur altın plakta gezegenimizin yeri, buradaki yaşam ve insanlar hakkında değerli bilgiler var. Acaba bu bilgileri paylaşmakla doğru mu yapıyoruz.?