Salih Bozok anlatıyor "1938,İSTANBUL"
Bir gece İstanbul valisi uykusundan apar topar uyandırıldı. “Vali hazretleri, Atatürk’ü bulamıyoruz. Sarayın her yerini aradık. Galiba gizlice çıkıp gitmiş.” Uzun bir süre aradıktan sonra Atatürk’ü bulduk. Meğer, bir düğüne katılmış, sohbet ediyor, gülüyor, eğleniyormuş. Birden benim ve valinin de içinde olduğu bir grup görevlinin düğün mekânına doluştuğunu görünce keyfî kaçtı. Okulu kırarken yakalanmış bir çocuk gibi hem mahcup hem kızgın bizlere bakıyordu. O gecenin bitmesini istemiyordu, orkestraya işaret etti, zeybek oynamak istiyordu. Belki de son kez... Artık sağlığı buna el vermezdi. “Paşam çok yoruldunuz, uygun görürseniz dönelim,” desem de engelleyemedim. Oynamaya başladığı an, büyük bir acıyla gözlerinde ölümü gördüm. Yıllar önce hepimiz gencecik birer askerken, Selanik’teki gazinoda oynadığı zeybeği hatırladım. Yine öyle haşin bir kartal gibi kollarını açtı, kararlılıkla sertçe dizini yere vurdu. Belki de gözlerinin önünden o yıllar geçiyordu ama bu sefer burnundan bir