Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Oruc Nedir ve kökeni nereden gelir...Turan Dursun

Resim
ORUCUN KÖKENİ: GÜNEŞE TAPMA “..İbrahim Peygamber, yıldızı görür, yıldıza , “Tanrım” der; Ay’ı görür. Ay’a “Tanrım” der. Güneş’i görür, Güneş’e “Tanrım” der. Bu gökcisimlerinden Güneş’i daha büyük ve daha parlak görünce, “İşte Tanrım budur, bu daha büyüktür” diye konuşur. Ne var ki, “Tanrı” dedikleri batınca, onlara “Tanrı” demekten vazgeçer. İbrahim Peygamber önce yıldızdan, sonra Ay’dan en sonunda da Güneş’ten vazgeçer. Kur’an’ın En’am Suresi’nin 76, 77 ve 78. Ayetleri böyle anlatır, İbrahim Peygamber’in “asıl Tanrı”ya dönüşünü. Yedi Yıldız ve 12 Burca Saygı: İbrahim Peygamber’i Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar paylaşamaz. Ali Imran Suresi, O’nun için “hanif” ve “müslim”di der. Ibn Nedim’in ünlü “El Fihrist” adlı eserinde “Hanifler” şöyle tanıtılır: “Hanifler, Ibrahimci (el İbrahimmiye) Sabiilerin ta kendileridir.(s.32) SABİİLİK NEDİR? Sabiiler, Ortadoğu ve Islam kaynaklarına göre yıldızlara tapıyorlardı. Yıldızların içinde de en başta, Ay ve Güneş s

İspat yükümlülüğü iddia sahibine aittir.

Resim
Tanrı bir hipotezdir ve kanıtlanması gerekir: İspat yükümlülüğü iddia sahibinin omuzlarındadır. ... Tanrı hakkında fikirlerimizi açıklamak istersek şunu kabul etmemiz gerekir ki, insan bu kelimeyle, gördüğü sonuçların en saklı, en uzak ve en bilinmeyen nedeninden başka bir şeye işaret etmeyi asla başaramamıştır; bu kelimeyi sadece doğal ve bilinen nedenler olmaktan çıktığında kullanmıştır; nedenlerin ucunu kaçırdığında veya zihni artık zinciri takip edemez hale geldiğinde Tanrı'yı bu nedenlerin sonuncusu, yani bildiği tüm nedenlerin ötesindeki neden olarak adlandırıp sorunun içinden çıkmış ve araştırmalarını sonlandırmıştır; böylece tek yaptığı bilinmeyen bir nedene, tembelliğinin veya bilgisinin sınırlarının onu durdurmaya zorladığı noktaya muğlak bir isim vermek olmuştur. Tanrı şu veya bu fenomenin yaratıcısıdır dediğimizde, bu söz böyle bir fenomenin doğada bildiğimiz güç veya nedenlerin yardımıyla nasıl ortaya çıktığı konusunda cahil olduğumuz anlamına gelir. Böylece kaderi

Bilim bir süreçtir.

Bilim gerçek dünyayı açıklamaya çabalar. Açıklamaları ise doğadaki kanıtlar aracılığıyla test edilir. Kuşlar ve kertenkelelerin doğada var olduğu bir gerçektir ve bu yüzden bilimin kapsamına girerler. Tersine, periler ve yeşil cücelerin hikayeleri ve bibloları ne kadar eğlenceli olsa da nesnel dünyada yer almazlar. Bu da bilimsel araştırmaya uygun olmadıkları anlamına gelir. Her tür bilimsel anlayışın temelinde doğanın incelenmesiyle toplanan bilgiler yatar. Bilimsel savlar, yapılan açıklamaların doğal dünyanın gözlemleriyle test edilmesine ve testi geçemeyenlerin reddedilmesine dayanır. Bilimsel açıklamalar doğal dünyadaki kanıtlar kullanılarak değerlendirilir. Bu kanıtlar çeşitli kaynaklardan gelebilir, kontrollü bir laboratuvar deneyinden, bir anatomik incelemeden veya uzaydaki radyasyon kayıtlarından. Kanıtlara uymayan açıklamalar ya reddedilir ya da düzenlenerek yeniden test edilir. Bilimsel iddialar meslektaş değerlendirmesine ve tekrarlanmaya tabidir. Meslektaş değerlendi

TEK TANRILI dinlerin öncüsü AKHENATON../

Resim
"Tanrı uludur,birdir,tekdir; O'ndan başkası yoktur bir tanedir. O'dur her varlığı yaratan" YOK HAYIR BU EZAN DEĞİL..Mısır Hükümdarı(Firavunu) AKHENATON'un (AMENOFİS!İN) YAZDIĞI BİR ŞİİR.. Şiir şöyle devam ediyor... "Bir ruhtur Tanrı, görünmeyen bir ruh...  Ta başlangıçta vardı Tanrı,  Tek varlıktı o.  Hiç bir şey yokken o vardı.  Her şeyi o yarattı  Ezelden beri süregelen varlığı, " Tek tanrılı dinlerin hakiki kurucusu Amenofis, her duanın sonunda kendi adının zikredilmesi talimatı vermiş:  'Amen!.' Önce Tevrat'a oradan da İslamiyete sirayet eden 'amin' de oradan. Yani "Amen" kelimesi eski Mısır dili olan Koptça. (Kıpti kelimesi de ordan gelir..) ve o devirde kıtlık nedeniyle Mısır'a göç etmiş olan Yahudiler de o zamanki Mısır geleneğine uyarak böyle söylemeye başladılar. Anlaşıldığı kadarı ile Yahudileri Mısır'dan çıkaran Hz. Musa bu geleneğe dokunmamış ve bu gelenek Yahudilikten sonra Müslümanlı

İSLAMIN, HRİSTİYANLIĞIN VE MUSEVİLİĞİN KÖKENLERİNDEN BİRİ DE SÜMERLERDİR.

Resim
Sümerler Tapınağa girerken, kurban keserken, dua ederken vücutça temiz olmaya özen gösterirler. Sümer de Tanrılar 'OL' der ve her şey olur. Sümer'de, Tanrılar kızdı mı azab ediyor, kendi milletlerin helak ediyor. Sümer Ay Tanrısının sembolu, cami ve minarelerin tepesinde gördüğümüz yarımaydır. Hamurabi (İÖ 1750) Güneş Tanrısından kanunu alır, Musa'da Tevrat'ın Tanrısından. Sümer'de kadın kısırsa, kocasına çocuk doğurması için cariye verir ve cariye haddi aşarsa kapı dışarı eder. (Bknz Tevrat taki İbrahim Sara Hacer ilişkisi) Hamurabi kanunu madde 165 ile, Tevrat Tekvin Bap 25-32-34 teki hüküm aynıdır. Taşlanma cezası Sümerlerde var, İÖ 2200 de Lagaş kralı Urukagina, iki koca alan kadınların (yanlış okumadınız) Yazılı taşlarla (Bknz Kurandaki işaretli taşlar) taşlanmasını emretmiş. Sümerliler kadınları Tarlaya benzetir, Tevrat ve Kuran da. Sümer de 7 sayısı önemli, Yeraltı dünyasının 7 kapısı var. Kuran da da 7 kat gök, cennetin 7 kapısı şeklinde var. Sümerle

Sünnet bir Firavun adetidir.

Resim
Mısır Hiyeroglifler (Sünnetin) Firavun adeti olduğunun ispatıdır... Tevrat/Tekvin Bap 17 Ayet 9-14 Allah İbrahim'e sen ve senden olan herkes sünnet olacaktır diyor. Piramitler (Firavun Mezarları), Ceset mumyalanması, ölülerin eşyaları ile gömülmesi İlk çağ toplumlarında ahiret inancının yayıldığını gösterir. (Bu dönem henüz çok yaratıcılı inanç dönemidir) İbrani yalanları Tevrat henüz yazılmamıştır. Tevrat; (incil ve Kur'an) için şablondur. Tevrat iki ayrı dalıdır. İlk çağ uyarlıkları ise Tevrat'ın kökleridir. Sünnet başlangıçta Firavun ve çevresine özel seçkinlik ifadesidir. Ahiret yaşamında ölenin seçkin olduğunun tanıtılması amaçlanır. Musevilik terk edilmiş Mısır Aton dinidir...

Suçu Muhammet'e aitmiş.

“Ey Muhammed sana, ‘Kur’an’ı kendiliğinden uydurdu’ derler; de ki, ‘Uydurdumsa suçu bana aittir’...”(Hud Suresi, ayet 35). Muhammed’in, “Tanrı’dan geldi” diyerek yerleştirdiği hükümlerin çelişkili ya da birbirleriyle tutarsız olması, bir aralık öylesine göze batar ve öylesine halkın tuhafına gider olmuştur ki, gerek Araplar, gerek Yahudiler ve Hıristiyanlar onu alaya almışlardır. Tanrı’nın asla hata yapmayacağını, Kur’an’ı sil boz tahtası haline sokmayacağını, çelişkili hükümler koymayacağını söyleyerek, Muhammed’i “uydurmacılıkla” damgalayanlar olmuştur. Onların bu şekilde konuşmalarına karşı Muhammed, Kur’an’ı uydurmadığına dair Tanrı’dan vahiy geldiğini söyleyerek işin içinden sıyrılmaya çalışmıştır.   Bu amaçla Kur’an’ koyduğu ayetlerden biri şöyledir: Bunu yaparken, Kur’an’da, çelişki bulunmadığını, çünkü “çelişki” ve “tutarsızlık” gibi şeylerin insana özgü olup, ancak insan yapısı kitaplarda (sözlerde) bulunabileceğini, oysa ki, Tanrı’dan sadır olan sözlerde böyle bir şe

Muhamed'in çocukluğu ve psikolojik bozukluluğu hakkında.

Resim
Yer Arabistan’ın Mekke şehri, Tarih 571. Amine isimli dul bir kadın, Muhammed ismini verdiği bir çocuğu dünyaya getirmiştir. Hatta bazı rivayetlere göre Muhammed’in annesinin o’na ilk verdiği isim Kotan (doğruluğu tartışılır) ve bu isim 50 yıl sonra Medine’ye göç ettiğinde halk tarafından “hamd edilen kimse” anlamında Muhammed olarak değiştirilmiştir. Kuran da defalarca “hamd, yalnız Allah’a mahsustur” dendiği halde, Muhammed, hamd edilen kişi anlamındaki kendi isminden hiç bir zaman rahatsız olmamıştır. Muhammed babasını doğumundan kısa bir zaman önce kaybetti. Annesi Amine ise genç yasta dul kalmıştı ve Arap kültüründe dul bir kadın olarak yaşamak zordur. Bazı bilimsel araştırmalara göre hamilelik zamanında depresyon geçirmiş kadınların çocuklarında sinirsel, içine kapanıklık, saldırganlık, kişilik ve davranış bozuklukları olduklarını saptamaktadır. Bu tür rahatsızlıkları Muhammed’in ilerki yaşamında rahatlıkla görebilmekteyiz. Muhammed daha 6 aylıkken annesi Amine o’nu amcası

Aramızda ki fark bu.!!

Stephen Henry Roberts’ın meşhur sözüyle giriş yapmak istiyorum: “Bence temelde ikimiz de dinsiziz. Sadece ben, senden bir tane fazla dini daha reddediyorum. Sen diğer tüm olası dinleri neden reddettiğini anladığın zaman, benim de neden senin dinini reddettiğimi anlarsın.” Evet! Aramızdaki fark bu. Neden onca seçilebilir din arasında her inançlı kişi hemen yanındaki dini seçmiştir diğer tüm dinleri araştırmadan incelemeden? İnsanların içinde doğdukları toplumun inancına sahip olması ve kendilerini tek gerçek inanca sahip olmakla şanslı hissetmeleri konusunda hiç şüpheci olmadın mı? Başka bir ülkede doğsaydın, şu an bağlı olduğun inanca sahip olur muydun? Araştırıp, okuyup, inceleyip şu an doğru sandığın dine yeniden inanacağını düşünüyor musun? Peki Hristiyanlığı, Museviliği, Bahailiği, Hinduizmi, Jainizmi, Budizmi, Taoizmi vs. inceledin mi? İncelemediysen, ki muhtemelen incelemedin Sahip olduğun dinin sana ilk tanıtılan din olduğunun farkında mısın? Sana öğretilen tek din olduğunu

Dünya'nın oluşumu.

Resim
Büyük Patlama’dan çok çok uzun bir zaman sonra… Samanyolu galaksimizin, yay adını verdiğimiz spiral kolu üzerinde bir yerlerde, Güneş benzeri iki büyük yıldız çarpıştı. Bu çarpışma sonucunda kopan küçük parçalardan biri galaksinin dış tarafına doğru yol almaya başladı. Bu yolculuk o küçük parça için uzun ve zorlu bir yolculuk olacaktı. Yolculuğa başladığında tıpkı şimdiki Güneş’imiz gibi alev topunu andıran bu küçük parça, uzun bir zaman sonra yavaş yavaş soğumaya başladı. Soğudukça küçük parçanın dış yüzeyi katılaşmaya başladı. Bu aşamada küçük parçanın görüntüsü, üzerinde katılaşmış siyah lekeleri olan sıcak, sıvı bir gezegene benziyordu. Gezegene benzeyen bu oluşum biraz daha soğudu. Dış yüzey biraz daha katılaştı ve siyah lekeler bütün yüzeyi kapladı. Yolculuğa başladığında alev topuna benzeyen küçük parça, artık üzerinde binlerce yanardağ olan, siyah ve kızıl renklerin hakim olduğu bir gezegen görüntüsüne sahipti. Gezegenin iç kısımları hala sıcak ve sıvı haldeydi. Yanardağ olar

Kuran'ı kimler yorumlasın..!!???

Resim
“Kuranı inceleyip yorumlamak için: 1. Hafız olmak. Kuran’ın siyak ve sibak(1) bütünlüğünü iyi bilmek. 2. Arapça bilgisi olmak. 3. İslam tarihi hakkında ve surelerin iniş sırası hakkında iyi bilgi sahibi olmak. 4. Her meale güvenmemek ve sözcüklerin Arapça kökeninden yola çıkıp hareket etmek Gerekir”miş.!. Bence 5. bir madde eklenmeli: Müslüman olmak (Hatta o da yetmez: “Bizim” mezhepten/cemaatten/tarikattan olmak!). Bu maddeler dahi, tek başına, Kuran’ın Tanrısal (ve cihanşümul ve zamanlarüstü) olmadığının bir kanıtı. Yukarıdaki maddeler arasında yok ama, Kuran’ı anlamak, yorumlamak, tefsir edebilmek için, şu kadar ilim bilmek gerekir, inancı da vardır, kimi İslami cemaatlerde… Yüzyıllarca, “şu kadar ilim bilen” “alimler”, saçma-tutarsız, ahlak yoksunu sayısız hadisi, sahih diyerek anlatmış ve bunlarla iman etmişler, hüküm vermişlerdir! Ve yine “şu kadar ilim bilen” “alimler”, bugün bilenen dünya ve evren bilgisine ışık tutacak, kıvılcım teşkil edecek tek kelime yazmamışl