Kayıtlar

Ağustos, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Milattan 900 yıl önce bayram kutlaması!

Milattan 900 yıl öne Anadolu’nun bir şehrinde bir tapınağa aşağıdaki yazıyı asarlar. Sıraya girip okurlar sonra birbirlerine sarılır bayramlarını kutlarlardı.  İşte o yazı:   “Gürültü patırtının ortasında sessizce,“ ' sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur var. Sakın bunu unutma. Herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık: unutmak olsun. Bağışla ve unut. Kimseye teslim olma. İçten ol; ' Telaşsız anlat. Kısa, açık ve net konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü dünyada herkesin bir öyküsü vardır.

İzmir yolunda akşam vakti...

Türk Ordusu önüne katmış kahpe yunanı İzmir yolunda akın akın ilerliyor..!  Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Nif'te kendisi için hazırlanan bağevine gitti.  Tek kat, taş, penceresiz, gaz lambasının ışığıyla aydınlanan, buram buram Ege kokan bağevine.   Yorgundu.   Yemek getirdiler. Yemedi. Cigara çıkardı. Kahve istedi. “Biliyor musun İsmet" dedi...  “Bir rüya görmüş gibiyim.“ Karabasanla başlayan, 3 yıl 3 ay 22 gün süren, mucizeyle biten bir rüya ..   Çiçekler açıyordu İzmir’in dağlarında.

Zaman-Mekân eğrisi

“Einstein’ın keşfettiği şeylerden birisi zaman-mekânın kavisli olduğuydu. Bir şey her ne zaman güneş gibi büyük bir nesneye yaklaşmaya kalksa onun devasa kütlesi tarafından çekilir, sanki aniden büyük bir çukura dönerek düşmüş gibi olur. Bu çekim kuvvetini açıklar. Uzay kavislidir ve uzay ile zaman ilişkili olduğu için zaman da kavislidir. Genel izafiyet teorisi der ki; çekim güçlüyken zaman daha yavaş, çekim zayıfken de daha hızlı akar. Bunun, tümü birbiriyle ilişkili çok çeşitli sonuçları vardır. İlki kendine has nitelikleri nedeniyle kozmostaki her cismin kendi çekim kuvveti olmasıdır, bu da evrenin her köşesinde zamanın farklı aktığı anlamına gelir. İkinci sonuç ise aydaki zamanın dünyadakinden ve dünyadaki zamanın da aydakinden daha farklı aktığıdır. Cismin hacmi ne kadar büyükse yüzeyindeki zaman da o kadar hızlı akar: Aşırı derecede güçlü çekim gücüne sahip olan nesneler kara delik olarak bilinirler; yani bir gemi kara deliğe yaklaşırsa geminin mürettebatı evrenin tarihinin hızl

iNSAN iÇiNDEN ÇIKTIĞI TOPLUM NE iSE ONUNLA KAYITLIDIR

Batı siyasal düşünce tarihinin beş asır önce yaşamış önemli bir düşünürü olan La Boétie’nin, ne hazindir ki, “gönüllü kulluğu özgürlüğe yeğleyen" insan topluluklarına örnek olarak kendi döneminin Osmanlı ahalisini göstermesi, bugünümüzü değerlendirirken geçmişle yüzleşmenin gerçekten niyetindeysek, nasıl bir kültürden beslene geldiğimize ışık tutacak sertlikteki hakikatlere hazır olmayı da gerektirir: ...“Bir kişi kalkıp da “Sultan’ olarak adlandırılan kimsenin topraklarına giderse, orada sanki bu Büyük Efendi’ye kulluk-kölelik etmek için doğan ve onu yerinde tutmak uğruna canlarını feda etmeye hazır insanlarla karşılaşacaktır 0 kişi, bu insanlarla dünyadaki diğer insanların aynı doğal yapıya mı sahip olduklarını, yoksa başka türde canlıların parkına ını girdiğini düşünecektir...  (Etienne de La Boétie-Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev-Mehmet All Ağaoğulları-lmge Kitabevi-2014)

Belirsizlik ilkesi ne der?

“Sorarım size belirsizlik ilkesi ne der? Bir mikro parçacığın davranışının asla kesin olarak bilemeyeceğimizi söyler; o hareketin önceden belirlenmiş olduğunu bilsek bile. Peki, eksiklik teoremleri' ne der? Bir matematiksel sistemin tutarlılığını asla ispatlayamayacağımızı söyler, o ispatlanmayan ilke doğru olsa bile. Peki, kaos teorisi ne der? Gerçeklik çok karmaşık olduğundan dolayı evrenin nasıl evrim geçirdiğini, onun önceden belirlenmiş oldugunu bilsek bile, asla öngöremeyeceğimizi söyler. Belirsizlik ilkesi, eksiklik teoremleri, kaos teorisi, tamamı gerçek olan şeyin özünün erişilemez olduğunu söylemektedir. Onu keşfetmeyi ve tarif etmeyi deneyebiliriz ama asla bu konuda kesin başarı sağlayamayız: Evrenin sonunda her zaman bir gizem açığa çıkmadan kalacaktır. [Tanrı'nın formülü-S:388]

SAKALLI KALIN SESLİ İHTİYAR!

“Eğer sakallı ve kalın sesli, dünyaya tepeden bakan ve bizlerin yaptığı ve düşündüğü her şeyi takip eden bir ihtiyar görmeyi bekliyorsak.. O zaman böyle birinin varlığını ispat etmek için sanırım daha çok bekleriz. Böyle bir Tanrı yok; bu bizlerin algımızın ötesindeki bir şeyi hayalimizde canlandırmasına izin veren antropomorfik bir uydurmadır. Tanrı’yı babacan bir karakter haline getirdik çünkü bizleri koruyacak, kötülüklere karşı savunacak, güçlü kollarıyla bizi sarıp zor zamanlarımızda bizi teselli edecek, kabul edilemezi kabul etmemize ve anlaşılamazı anlamamıza ve korkularımızla yüzleşmemize yardımcı olacak birisine ihtiyacımız var. İşte bu kişi Tanrı.” Tavanı işaret etti. “Yukarıda birisinin sürekli bizi gözlediğini varsayıyoruz, üzüldüğümüz zaman teselli bulmak için yalvaracağımız bizi kollayıp koruyan birisi... Bum! İşte al sana Tanrı!” (Tanrı'nın Formulü. S. 299)

Matematik ile sezgi çelişkisi

Bilim adamları matematik ile sezgi ne zaman çelişse matematiğin haklı olmasının muhtemel olduğunu bilirler: Kopernik, dünya güneşin etrafında dönüyor dediği zaman bu doğruydu, oysa ki sezgi dünyanın merkezde olduğunu ve her şeyin onun etrafında döndüğünü söylüyordu. Herkes şüphe etmişti ve Kopernik sadece dünyanın, güneşin çevresinde döndüğünü denklemlerle ispatlayan matematikçiler tarafından desteklenmişti. Şimdi onların haklı olduğunu biliyoruz Aynı şey Einstein’ın izafiyet teorisinde de oldu. Söylediği pek çok şey bizim sezgilerimizle gelişti, zamanın "genişlemesi ve diğer garip kavramlar gibi, ama gerçek şu ki, bilim adamları bir şeyi ancak matematik ve gerçek gözlemle ispatlandıktan sonra kabul ederler. Kuantum teorisinde de böyle oldu. Gözlemlenmediği zaman bir elektronun aynı anda iki yerde birden olmasını söylemenin hiçbir mantığı yok gibi görünse de bu, matematik ve daha önce yapılan tüm deneylerle çelişmemektedir.