Paralel evrenler sadece bir hipotez.!

Paralel evrenler ile ilgili pek çok hipotez var ve bunların teori aşamasına geçmesi çok ama çok zor. Fakat günün birinde bu gerçekleşirse Hawking'in de bunda payı olacağı kesin.

Paralel evrenler, içimizde yaşayan uzaylılar ve başka boyutlar gibi bilimsel hiç bir kanıtı dayanmayan,henüz teori bile  olmayan (hipotezlere) varsayımlara inanmak ve bunu yeni bir inanç arayış içindeki insanlara yaymaya çalışmak sanki çok ihtiyaç varmış gibi yeni bir dinsel inanç sistemi yaratmaya çalışmaktan ibaret boş bir çabadır.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

~(Popular Science Haziran 2018 sayısından.)

Paralel Evrenler

Hawking ve Hartle’ın Büyük Patlama ve öncesini açıklamaya yönelik geliştirdiği bu modeli derinlemesine inceleyen fizikçi. ler, önermeden şaşırtıcı bir sonuç elde etti. Sınırsızlık modelinde evrenimizin, türünün tek örneği değil, sonsuz sayıdaki paralel evrenlerden biri olabileceği görülüyordu. Sonuçta bu çoklu evrenler modeli bir paradoks da yaratıp; olasılıklar sonsuzsa, sonsuz sayıda olup her biri birbirinden farklı olacak bu evrenler içinde tek bir tanesini ele alarak test edilebilir tahminlerde bulunamayacağımızı gösterdi. Yani sadece kendi evrenimize bakarak, her şeyin mümkün olabileceği diğer evrenler hakkında fikir yürütmenin imkansızlığını ortaya sermiş oldu.

Yine o yıllarda fizikçi Alan Guth, evrenin bebeklik evresinde yaşanan şişmenin madde ve enerjiyi evrene neredeyse homojen olarak dağıttığını gösterince fizik dünyası şişme modelinden doğan çoklu evrenler fikriyle karşı karşıya kaldı. Ancak Hawking, sayıları sonsuza uzanan bu evrenlerin tahmin edilebilirlik sınırlarını aşıyor olmasından biraz rahatsızdı. Öyle ya bunca evren arasında bizimkinin neden başka koşullara değilde bu fizik yasalarına ve yaşama uygun bu yapıya sahip olduğunu düşünmenin bile bir anlamı kalmıyordu.

BALONCUK EVRENLER

Gökbilimciler uzun yıllardır zihinlerimize meydan okuyan bu tablo karşısında 
evrenin kozmosun bütünü olmadığını engin ve ebedi bir okyanusun birbirinden uzak kıyılarına benzeyen ufak bir parçasına karşılık geldiğini söylüyor. Çünkü biz de baloncuk evrenlerden biriyiz.

Bu çoklu evrenler modelinde bir paralel evrenle diğeri arasında kesin sınırlar mevcut. Baloncuk evrenler arasında kalan bölgeler de genişlemeye devam ediyor ve tüm evrenler, aralarındaki genişleyen boşluğun miktarıyla orantılı bir çekilme hızıyla birbirlerinden uzaklaşıyor. Yani ışıktan hızlı bir şekilde birbirlerinden kopabilirler. Sonuçta en yakınımızdaki baloncuk evrenle bile aramızda aşılması imkansız bir mesafe olabilir. Böylesi bir yolculuğu gerçekleştirmemiz mümkün olmadığı gibi, ona bir sinyal iletmemiz bile söz konusu değil.

Sinyal gönderemiyor olabiliriz ama akıl yürütebiliriz. Her şeyden önce, kozmos bu çoklu evrenler modeline benziyorsa, o zaman her bir baloncuk evren aynı sürecin devamında oluştuğu için, hepsinin aynı fizik kuramıyla açıklanabilir olması gerekir. Diğer bir deyişle; hepsinde aynı fizik yasaları hüküm sürüyor olmalı. Ancak İngiliz fizikçi Brian Greene’in sözleriyle ifade edecek olursak; “Nasıl farklı çevrelerde yetişen ikizler bile farkh davranış biçimleri sergiliyorsa, bu farklı evrenlerde aynı biçimde işlemesi öngörülen fizik yasaları da aslında çok farklı biçimlerde işleyiş gösterebilir.”

Baloncuk evrenlerden biri tıpkı bizimki gibi galaksi ve yıldızlarla dolu olabileceği gibi, örneğin bizde bulunmayan bir manyetik alanla çepeçevre sarılmış bir evren de doğmuş olabilir. Bu evren diğer özellikleri açısından bizimkine benzese bile, tüm gökcisimlerinin hareketleri böyle güçlü bir manyetik alanın etkisi altında kalır. Bu da nihayetinde maddenin mikro ölçekli dünyasını temsil eden atomlar, parçacıklar ve moleküllerin bazı özelliklerinin değişmesi anlamına geliyor. Örneğin şişme kozmolojisinin birbirinden farklı versiyonlarında bile ortak olan bir şey var; Bir Higgs alanı, farklı baloncuk evrenlerde farklı değerlere sahip olabiliyor. Normalde bizim evrenimizde parçacıklar, uzay-zamanı dolduran ve her noktada aynı değeri alan Higgs alanından geçerken hızlarında ne artış ne düşüş olur. Değişen tek şey şu; temel Parçacıklar Higgs alanı içinden geçerken sahip olmaları gereken kütleyi ediniyor. Higgs alanını ortadan kaldırsaydık hepsi kütlesiz hale gelirdi.Başka bir evrende Higgs alam de ğerinde ufak da olsa bir değişiklik olması, tüm temel parçacıkların kütlelerinin değişmesi demek. Ve parçacıklardaki en ufak bir fark bile olağanüstü başkalaşmalar doğurabilir. Diyelim ki başka bir baloncuk evrende elektronun kütlesi bizim elektrona oranla biraz daha fazla. Bu fark bile elektron ve protonların bir araya gelme durumunu de ğiştirdiği için örneğin hidrojenin yeterli miktarda üretilmesine engel oluyor.

Elektromanyetik kuvvet, nükleer kuvvetler ve kütleçekimi; yani temel kuvvetler de parçacıklarla iletildiği için, bir parçacığın kütlesi ne kadar artarsa hareketi o kadar yavaşlar, iletilen kuvvetin mesafesi de o oranda kısalır. Parçacık özellikleri değiştiğinde tüm bunlar da değişeceği için bizim evrene bazı niteliklerini veren süreçlerin neredeyse tamamı bozulmaya uğruyor. Özetle bu evrenlerin çoğu, yolunuzun asla düşmesini istemeyeceğiniz yerler olabilir.
Ne de olsa bu engin ve girift tabloda yaşam için gereken koşulların her seferinde aynı şekilde bir araya gelmesi beklenemez.

Matematik, baloncuk evrenlerin bir fraktal gibi göründüğünü söylüyor. Ebedi şişmeyle ilgili en büyük sorunun, bu çoklu evrenler modelinin karmaşıklığı olduğunu bir daha hatırlatalım. Kendi evrenimize dair mükemmel bir matematiksel model oluşturup bunu gözlem ve deneylerle desteklesek bile aynı modeli diğer  evrenlere uyarlayamıyoruz. Hatta varlıklarından emin olmamızın bir yolu yok.


Yorumlar

Popüler Yayınlar

DEMLEN RAKI

GİZEMLİ KELİME.!!

OĞUZLAR..BOZOKLAR..ÜÇOKLAR..OĞUZ YABGULUĞU.

Oruc Nedir ve kökeni nereden gelir...Turan Dursun

SINAV SORUSU..

Saint Benoit tarihi

Amerikan Siyasi Partileri

Paradigma nedir?

İslamiyetten önce Arap yarımadası..!!!‏