KARANLIK ENERJİ
Karanlık enerji; fiziksel evrenbilim'de,
astronomi'de, astrofizik'te ve gök mekaniği'nde, evreni sürekli genişlettiği ve
galaksileri birbirlerinden uzaklaştırdığı varsayılan bir enerji türüdür.
Bilinen
fizik kurallarına göre, herhangi bir şekilde hareketlendirilen bir cisim ya zamanla
hızı azalarak durur ya da hiçbir enerji kaybı yoksa aynı hızla
hareketine devam eder. Örneğin Dünya'da fırlatılan bir cismin hızı azalır ve
bir süre sonra durur. Bunun nedeni Dünya'da sürtünmeden dolayı enerji kaybına
uğramasıdır. Eğer yerçekimsiz ve havasız bir ortamda (uzayda) aynı cismi
fırlatırsak karşısına bir engel çıkana kadar hareket eder. Evren ölçeğinde bu
engel kitle yerçekimi gücüdür. Evren'in kendisi ise bahsedilen fizik kuralları
aksine Bigbang'den beri genişlemektedir ve zamanla evrenin genişleme hızı da
artmaktadır.
Bilim
insanları bunu keşfettiklerinde bu hızı artıran bir enerji olması gerektiğine
karar vermişlerdir. Bu varsayılan enerji karanlık enerji olarak
adlandırılmıştır. Karanlık enerjiden ilk bahseden bilim insanı "Alan Guth"
evrenin büyük patlamadan sonra ani genişlemesini gizemli bir
karanlık enerjinin varlığına dayandırmıştır (1980). Daha sonra "Saul
Perlmutter ve Brian Schmidt" adlı iki fizikçi gözlemleri sonucu evrenin
genişleme hızının arttığını ve bunun uzayın bir tür içsel gerilimi
diyebileceğimiz karanlık enerji olduğundan söz etmişlerdir (1998). Tam olarak
çözülemeyen Karanlık Enerji hakkında araştırmalar halen sürmektedir.
"Karanlık madde
ve Karanlık enerji”
Bu iki kavramdaki karanlık ibaresi,
bunların; bırakın maddeyle, ışıkla bile herhangi bir etkileşime girmemelerinden
ileri gelir. Işık, görmenin anahtarıdır ama bu iki kavram ışıkla etkileşimi
olmadığı için görünmezler. Büyük patlamadan sonra muhtemelen ilk 5 milyar yıl
karanlık maddenin çekim gücü evrenin hakimi iken sonrasında karanlık enerji
evrenin mutlak hakimi konumuna yükselmiş bunun sonucu olarak evren her geçen
gün artan bir hızla büyümektedir. Bildiğimiz anlamdaki maddesel yasalar,
bilinen evrenin sadece kabaca yüzde 5'i ile ilgilidir. Geriye kalan %95 hala
bizler için bilmecedir. Son gözlemler sonucunda evrenin %23'ünün karanlık
madde, %72'sinin ise karanlık enerjiden oluştuğu sanılmaktadır.
Aslında karanlık enerji kavramını
ilk kez Albert Einstein ortaya çıkarmıştır. Bulmuş olduğu görecelik teorisine
göre formüllerini kullanarak, evrenin asla sabit hacimde kalamayacağını,
genişleyeceğini ve/veya çökeceğini hesaplamıştır. Ancak Hubble'ın, evrenin hep
genişlediğini kanıtlamasıyla bulmuş olduğu bu yeni enerjiye saçma sapan
enerji demiş, kendi de aslında formülleriyle kanıtladığı karanlık enerjiyi
önemsememiştir.
Alternatif görüşler
Bazı görüşlere göre evrenin
genişlemesine karanlık enerjinin etkisi düşünülenden daha azdır. Sınırsız
patlama teorisi olarak adlandırılan bir teoriye göre sürekli olarak yeni big
bang'ler ile evreni genişleten bir sistem bulunmaktadır. Buna göre; Evren ne
kadar genişlerse galaksiler evrene homojen dağılmak isteyecektir bunun nedeni
fizik kanunları ve kütle çekim teorisidir. Evren bir başka patlamayla
genişledikçe galaksilerde homojen dağılmak için birbirinden uzaklaşır. Özetle
galaksilerin birbirinden uzaklaşmasında karanlık enerjinin etkisinden çok bu
genişleme olayının etkisi vardır.
Yorumlar
Yorum Gönder