31 Ağustos 1922 Yunan her köyü yakarak kaçıyor

Büyük Taarruz sürecinde ordunun elde etmiş olduğu başarılar bütün Anadolu’yu sevince boğmuştu. Taşranın her yerinden halk, Meclis’e, Müdafaa-yı Hukuk Grubu’na, Dahiliye Vekâleti’ne, valiliklere kısacası bütün resmî makamlara tebrik telgrafları çekiyordu. Başta Adana olmak üzere birçok şehirde sevinç gösterileri sokaklara taşmıştı. Türk ulusunun ordusuyla birlikte kazandığı zaferin bir özelliği daha vardı ki onu da Adana’daki Rus Konsolosu tek cümle ile söylemişti: “Bu zafer, mazlum Şark’ın zaferidir!”

Büyük savaşın ertesi günü öğleyin Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa harabe haline gelmiş Çalköy’e gelmişlerdi. Burada, yıkık ve henüz dumanları tüten bir evin avlusunda bulunan ve masa gibi kullandıkları kırık bir kağnı arabasının etrafında durumu gözden geçirdiler. Yunan ordusunun esas kuvvetleri imha edilmişti. Komutanların gördükleri her şey dehşet vericiydi. Fakat bu görüntüler dehşet verici olmalarının yanında, Yunan ana kuvvetlerinin kesin olarak yenilgiye uğratıldıkları hükmünü de veriyordu.

Bir kısım kuvvetleriyle kaçmış olmalarına rağmen, Trikopis kuvvetlerinin beli kırıldığına kuşku yoktu. Dar bir alanda, Çalköy-Aslıhanlar-Allıören üçgeninde, seyyar hastane, top, motorlu araç, araba, eşya, donatım ve gereçler, dereleri ve yolları doldurmuştu. Savaş alanından kaçamayan ve çevresindeki orman ve koruluklarda kalan Yunan askerleri ve yaralılar toplatılıyordu. Kurtulabilenler Murat Dağı eteklerine dağılmışlardı, ne yapacaklarını, nereye gideceklerini bilmiyorlardı.

Fahrettin Paşa’nın 5. Süvari Kolordusu, akşama kadar imhadan kurtulan Trikopis kuvvetlerinin önünü kesmek için Altıntaş’tan Gediz’e doğru at koşturdu. Gediz ve çevresindeki Yunan askerleri ve yerli Rumlar 31 Ağustos 1922 günü telaşla ve aniden yöreyi boşaltarak Simav’a doğru çekilmişlerdi. Bu olay Gedizliler arasında bir taraftan sevinç ve diğer yandan da kuşku ile karşılandı. Çünkü Yunanlılar iki yıl içinde, Gediz’i iki defa boşaltmış ve her defasında da yeniden işgal etmişlerdi. Bu nedenle halk kurtuluş gününü tedirgin ancak umut dolu bekleyiş içinde geçirdi.

Kuzey cephesi

Sabahleyin, Altıntaş’ta bulunan 2.Ordu’ya bağlı Albay Şükrü Naili (Gökberk) Bey’in 3. Kolordusu kuzeye doğru ilerlemeye başladı. Bu Kolordunun 1.Tümeni Tatarmahmut Köyü üzerinden, Yunan tümeninin önünü kesmek üzere yürüyüşe geçti. Aykırıkçı’da bulunan Meclis Muhafız Taburu da, Mürettep Süvari Tümeni’ne destek için Kütahya’ya ilerledi.

Bu sırada Mürettep Süvari Tümeni ile Gediz’e doğru ilerleyen Yunan 15.Tümeni, Kütahya’nın güneyindeki Gelinkayası mevkiinde muharebeye başladı. Buradaki çatışmada Yunan tümeni seksen ölü ile savaş malzemelerini, toplarını ve ulaşım araçlarını kaybetti. Buna rağmen 1.Türk Tümeni yardıma yetişemediği için, akşamüzeri Yunan tümeni Gediz’e doğru çekilmeyi başardı.

Yunan Eskişehir grubu, Kütahya’nın ellerinden çıkması ile Bursa’ya doğru başlattıkları çekilmelerini hızlandırdı. Eskişehir civarındaki 3.Yunan Kolordusu, onları takip eden 3.Türk Kolordusu’na oranla daha üstün ve sayıca daha fazla kuvvete sahipti. Yunan Kolordusunun elli bin dinlenmiş, dinç askerine karşın, Türk Kolordusunun asker sayısı yirmi yedi bin dolaylarındaydı. Bunlar da günlerce yol yürümüş, yer yer savaşmış, yorgun askerlerdi.

Bu nedenle Eskişehir’e doğru ilerleyen Türk kuvvetlerinin hızı, İzmir’e doğru ilerleyen kuvvetlere göre daha yavaştı. Bu durumda Çalköy’de Trikopis grubunun başına gelen çembere alma ve imha olayı, Eskişehir grubunun başına gelmedi. Hareket tarzı hızla İzmir’e doğru ilerlemek olduğundan Kütahya-Eskişehir doğrultusuna daha fazla kuvvet ayrılamadı. İmkanlar elverseydi ve 3. Kolordu kuvvetleri daha hızlı hareket edip İnönü’ye daha çabuk ulaşabilselerdi ve Bilecik dolaylarında bulunan Albay Halit (Deli Halit Paşa) komutasındaki Kocaeli Grubu daha çok kuvvete sahip olsaydı, Yunan Eskişehir grubunun sonu da Trikopis grubununki gibi olabilirdi. Olabilenler yer yer meydana gelen çatışmalarla Yunan kuvvetlerinin Bursa’ya doğru çekilmesi ve 3. Kolordu kuvvetleri onları kovalaması şeklinde gelişti.

Gün sonu

Mustafa Kemal Paşa ve komutanlar, akşamüzeri tekrar gecelemek için Dumlupınar’a döndüler. Afyon’dan yeni gelmiş olan Halide Edip (Adıvar) Hanım ile karşılaşan Mustafa Kemal Paşa Halide Edip Hanım’dan, işgalden kurtulan köyleri dolaşarak Yunan zulmünü saptaması ve Dünya kamuoyuna duyurması görevini vermişti. Bu nedenle Halide Edip Hanım, Afyonkarhisar’dan İzmir’e kadar, köy köy dolaşıp raporlar hazırlayacak ve Dünya medyasına bildirecekti.

Dumlupınar’da Başkomutan ve komutanlar bir durum değerlendirmesi yaptılar. Trikopis grubunun Kızıltaş Vadisi’nden kaçan bölümü ile Franko grubunun takip edilerek imhasına ve Bursa’ya doğru çekilmeye başlayan Eskişehir grubunun da hızla takibine karar verildi. 1. Ordu’nun iki kolordusu ve 2. Ordu’nun 6. Kolordusu ile Süvari Kolordusu İzmir’e doğru, 2. Ordu’nun 3. Kolordusu ile Kocaeli Grubu da Bursa’ya doğru ilerleyeceklerdi. Mustafa Kemal Paşa, bu karara uygun olarak günü akşamleyin Türk birliklerine duyurulmak üzere bir bildiri hazırladı.

 “TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ ORDULARI

Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesi’nde zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını inanılamayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz. Büyük ve soylu Milletimizin fedakârlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız. Sahibimiz olan Büyük Türk Milleti geleceğinden emin olmaya haklıdır. Muharebe meydanlarındaki beceri ve fedakârlıklarınızı yakından görüp takip ediyorum. Milletimizin hakkınızdaki takdirlerine aracılık etmek görevini, arkasına bırakmayarak devamlı olarak yapacağım. Başkomutanlığa teklifte bulunmasını Garp Cephesi Komutanlığı’na emrettim. Bütün arkadaşlarımın Anadolu’da daha başka meydan savaşları verileceğini göz önüne alarak ilerlemesini ve herkesin zihinsel güçlerini, kahramanlık ve yurtseverlik kaynaklarını yarışırcasına göstermeye devam etmesini isterim.

Ordular! İlk hedefiniz Akdenizdir. İleri! Mustafa Kemal Başkomutan” ,

Bu bildiri ertesi günü bütün ordu birliklerine duyuruldu. Yunan Küçükasya Ordusu’nun beli kırılmıştı ama tehlike hâlâ devam ediyordu. Yunan Genelkurmayı’nın Trakya’dan ve Yunanistan’dan getirecekleri yeni kuvvetlerle, Franko grubunu takviye ederek İzmir’in doğusunda yeni bir savunma hattı kurmaları bir tehlike yaratabilirdi. Bu nedenle Kütahya-Eskişehir doğrultusuna daha fazla kuvvet ayırmadan, hızla İzmir’e doğru ilerlemek, daha uygun bir hareket tarzı olarak seçilmişti. Bu nedenle Türk ordularının ilk hedefi Akdeniz’di. Yani Ege idi. Yani İzmir’di. DEVAMI

Kaynaklar: (Büyük Taarruz günlükleri yazı dizisine ait)

Turgut Özakman, Şu Çılgın Türkler. Bilgi Yayınevi 1.8.2016.

Yorumlar

Popüler Yayınlar

DEMLEN RAKI

GİZEMLİ KELİME.!!

OĞUZLAR..BOZOKLAR..ÜÇOKLAR..OĞUZ YABGULUĞU.

Oruc Nedir ve kökeni nereden gelir...Turan Dursun

SINAV SORUSU..

Saint Benoit tarihi

Amerikan Siyasi Partileri

Paradigma nedir?

İslamiyetten önce Arap yarımadası..!!!‏