29 Ağustos 1922 Büyük Taaruz'un 4.günü

Büyük Taarruz’un dördüncü günündeki hedef, Yunan ordusunun içinde bulunduğu kapanı daraltarak çekilme yollarını kesmekti. Bu noktada Dumlupınar’ın önemi çok fazlaydı. Zira düşman birlikleri bugün Dumlupınar’a doğru çekilecekti.

Bir gün önce Trikopis, daha batıya Dumlupınar mevzilerine çekilerek Franko ile birleşme kararını vermiş ama geri çekilişi hiç duraksamadan yapma yerine 29 Ağustos sabahına bırakmıştı. Bu kararın sonucu Yunan Ordusu’nun felaketi olacaktı.

29 Ağustos sabahı Trikopis Grubu bir an önce batıya, Dumlupınar’a çekilmek, 1. Ordu ise onların önünü kesip yakalayabilmek için daha güneş doğmadan harekete geçmişlerdi. 1. Ordu tüm gücüyle Dumlupınar’a taarruza başlamıştı. İzzettin Albayın 1. kolordusunun 4 tümeninin tamamı General Franco kuvvetlerini yakalamak için harekete geçti.

Görünüşe göre Türk kuvvetleri daha hızlıydı. Sabahın ilk aydınlığında, habersiz yan yana geceleyen bir Yunan tümeni ile bir Türk tümeni birbirlerini fark edince önce şaşırdılar, sonra mevzi aldılar. Kısa bir çatışmadan sonra yeniden batıya doğru kaçış ve kovalamaca başladı.

Batıya doğru yürüme olanağı kalmayan Yunan 5. Tümeni çareyi savunma pozisyonuna geçmekte ararken Resulbaba çevresindeki Türk keşif kolu da daha önce burada bulunan iki düşman tümeninden hiçbir eser kalmadığını rapor ediyordu. Mudamtepe’ye doğru yürüyen 5. Kafkas Tümeni de Yunanlılara rastlamamıştı.

4. Kolordu, 23. Tümen ve 37. Alay

Albay Kemalettin Sami komutasındaki 4. Kolordu aynı günde Yunan Ordusu’nun 4, 5, 9, 12 ve 13. tümenleriyle savaşmıştı. Bu kolordunun etkin taarruzları sayesinde Yunanlılar başta Dumlupınar olmak üzere önemli mevzilerde tutunamamışlardı. Böylece Afyon bölgesindeki Yunan birlikleri İzmir’le haberleşme sağlayamamış, ilerleyen saatlerde de kuşatılarak ertesi günkü Büyük Zafer’in yolu açılmıştı.

Yarbay Ömer Halis (Bıyıktay) Bey’in kumandasındaki 1.Ordu’ya bağlı 23. Tümen,  öğleden sonra en batıdaki Dumlupınar mevzilerine doğru olanca hızıyla yaklaşmakta idi. Görevi, Dumlupınar’ı alıp kuzeye geçmek ve Arpagediği’ni zaptederek Trikopis ve Franko birliklerinin arasına girmekti. Saat 14.00 sıralarında Arpagediği’ni savunan Franko’ya bağlı General Plastras komutasındaki Evzon Alayı ile Trikopis’e bağlı bir tümen neredeyse birleşmek üzereydiler. Arpagediği önlerinde şiddetli bir mücadele başladı. 23. Tümen savaşta büyük başarılar elde etti. Saat 14.30’da Trikopis kuvvetleri kuzeye doğru atıldı ve Dumlupınar-Uşak demiryolu ele geçirildi. Aslıhanlar Ovası’na hâkim tepeler zapt edildi. General Trikopis anılarında 23. Tümen’e karşı savaşan birliklerinin çok ağır kayıplar verdiğini yazacaktı.

Dumlupınar’ın güneyindeki stratejik önemi olan Toklu Sivrisi (Tepesi) ve önündeki Franko’nun oluşturduğu Yunan savunması kırıldı ve Dumlupınar mevzileri Türk kuvvetlerinin eline geçti. Franko, Dumlupınar mevzilerini bırakarak daha batıdaki Arpagediği-Kaplangı hattına çekildi. Kuzeye doğru sürülen Trikopis, Dumlupınar’ın kuzeyinde yer alan Çalköy’e (Zafertepeçalköy) geldiğinde, iki gün önce Balmahmut’ta olduğu gibi oradan çekilmiş olan Franko’yu bulamadı.

Yarbay Mehmet Tahsin komutasındaki 37. Süvari Alayına ise yeni sancak verilmişti. Bu birlik, adeta yeni aldığı sancağın hakkını verircesine öğle üzeri giriştiği bomba savaşını bütün gece sürdürmüş ve birbiri ardı sıra çok kuvvetli tahkim edilmiş hatları düşürmüştü.

2. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa, batıya doğru hızla ilerledi. Öğleye doğru 2. Ordu’nun Süvari Tümeni ile Meclis Muhafız Taburu Kurtköy’e geldi ve Süvari Kolordusu ile buluştu. Bu kuvvetlerin hedefi kuzeye yönelip Kütahya’yı kurtarmak ve İnönü’ye ulaşıp Eskişehir’den Bursa istikametine çekilecek olan Yunan 3.Kolordusu’nun önünü kesmekti. Türk Süvari Kolordusu Beşkarış Köyü civarında idi. Kolordu Komutanı Fahrettin Paşa süratine güvenerek Trikopis kuvvetlerini kuzeyden yakalamak istiyordu. 2. Ordu öncülerinin yakınlarına geldiğini görerek, onlara yer açmak ve daha uzaktan Kızıltaş Vadisi’ni kapatmak üzere, Şıhlar üzerinden Belova Gediği’ne doğru süvarilerine at koşturdu. Fahrettin Paşa bu sırada sıtma hastalığına yakalandı.

Süvari birliklerinin yaptıkları ani taarruzlar, keşif hareketleri, düşman hattı arkasına yıldırım harekâtları, Yunan ordusunun adeta korkulu rüyası olmuştu. Nitekim Yunan Generali Mazarakis, özellikle Türk süvarilerinin Yunan gerilerine yaptıkları ani saldırılar sebebiyle birliklerinin yıldığını, morallerinin sarsıldığını ve kargaşalıklar yaşandığını belirtmiştir.

İlerleme sırasında Yarbay Mehmet Suphi komutasındaki 14. Süvari Tümeni, Olucak’tan Hamurköy’e giderken bir Yunan birliğine rastladı ve hücuma geçti. Mermisi bitene kadar top ateşi altına aldı. Top mermileri kalabalık, sıkışık yürüyüş kollarının içine düşüyordu. Hava kararırken süvarilerin bir kısmı Çalköy’den geçip, atlı hücuma başladılar.

Saat 19.30’da 14. Süvari Tümen Kumandanı birliğine “tümenimiz şaşkın düşman saflarına saldıracak ve toplarını alacaktır. Taarruzdan sonra toplanma yeri Eydemir Köyü’dür. Parola ‘Eydemir’dir. İşini bitiren oraya gelecektir” emrini vermişti.

Yunan birliğinin içine ilk dalan Yüzbaşı Harputlu Şekip Efendi’nin bölüğü oldu. Yunan askerleri dehşete kapıldılar. Sağa sola kaçıştılar. Daha sonra çatışma başladı. İki bine yakın Yunanlı direnmeden teslim oldu. Çatışma sürdüğünden Yüzbaşı Şekip Efendi, esirlerin götürülmesi için çok az sayıda er ayırabilmişti. Erler o kargaşadan iki bin Yunanlı esiri çıkarmayı çabalarken Yüzbaşı ve yirmi üç er, binlerce Yunanlının içinde kaldılar ve şehit edildiler. Akşam karanlığından yararlanan Yunanlı esirler de kurtulup diğerleri ile birlikte kuzeye doğru kaçtılar.

Dumlupınar-Altıntaş yolu

Yunan 12. Tümeni Dumlupınar yolunu açık tutabilmek için orada bulunan Halit Albay komutasındaki 5. Kafkas Tümeni’ne saldırıyor, diğer birlikleri de Dumlupınar-Altıntaş şosesini elde tutabilmek için yolun güneyinde kalan sırtları savunmaya çalışıyorlardı. Ancak bu harekâtları da amacına ulaşamadı. Dumlupınar-Altıntaş şosesini elde tutmak amacıyla iki ordu birlikleri arasındaki savaş, hava karardıktan sonra da devam etti.

Dumlupınar yolunun elde tutulması hayati öneme sahip olduğundan 4. Kolordu Komutanı Albay Kemalettin Sami’den akşamüzeri gelen bir emirde gece dahi olsa taarruza devam edilerek yolun elde tutulması emrediliyordu. 1. Kolordu Kumandanlığı Ömer Halis Yarbayın 23. Tümenine de emir vererek hareketlerini hızlandırmalarını ve bir an önce şoseyi kesmelerini istemişti. Yolun kontrolü farklı kesimlerde el değiştiriyor, bu arada hâkimiyet için gece çatışmaları hızlanıyordu. Akşam 20.30’da 11 ve 12. piyade tümen komutanları Ahmet Albay ve Osman Nuri Albay bir araya gelerek durum değerlendirmesi yaptılar. Aldıkları karara göre yapılacak bir gece baskınıyla yolun tamamı ele geçirilecekti.

Yunanda moral sıfır

Gece yarısına doğru bir otomobilin, Hamurköy’ deki General Trikopis’in karargâhına yaklaştığı görüldü. İçinde bir subay vardı. Bayılacak kadar yorgundu! “Generalim! Dumlupınar’a üç kilometre kadar yaklaşmıştık. Fakat bir Türk birliği önümüzü kesti. Çok çabaladık. Yolu açmayı başaramadık. Savaşmayı sürdürüyoruz ama tümen komutanım sonuç alacağımızı hiç sanmıyor. Türkler çok sert.” diye bilgi verdi. Bunun üzerine ümitsizlik iniltileri duyuldu. Bir subay: “İki gündür açız. Cephane de bitiyor.” diye çığlık attı. Bir başka subay öne çıktı:

Biz savaştıkça Türkler sertleşiyor. Yarın daha da sert olacak. Teslim olma vakti geldi komutanım. Yakarışlar yükseldi: “Teslim olalım! Lütfen! Durdurun bu savaşı, İsa aşkına!” Trikopis, Dumlupınar yolunun açılması için savaşan birliğin hemen takviye edilmesini emretti. Franko’nun Dumlupınar’dan ayrıldığını bilmediği için: “Teslim olmak sözünü bir daha duymak istemiyorum. General Franko Dumlupınar’da bizi bekliyor. Gece olduğu için olup biteni görmediğini, anlamadığını sanıyorum. Yarın sabah şansımızı bir daha deneyeceğiz. Araya girmiş olan Türk birliğini ezer ve Dumlupınar’a varırız. Şimdi Dumlupınar’a yakın olmak için Çalköy’e yürüyeceğiz. Kısa bir yol bu. Komutanlar hazırlık yapsın. Çocuklarım! Bu geceki parolamız özgürlük olsun!” dedi.

Kütahya

Kütahya-Eskişehir bölgesindeki General Sumalis komutasındaki 3.Kolordu diğer iki Yunan kolordusundan oldukça uzaktı İzmir’deki Yunan Başkomutanlığından aldığı emir gereği Bursa’ya doğru geri çekilmek için hazırlıklara başlamıştı.

Halbuki Bursa’ya doğru değil de, Kütahya’ya doğru çekilseydi savaşın seyri çok değişirdi. Bu durumda elli bin Yunanlı asker Kütahya’da olacaktı ve Gediz yoluyla Trikopis’e yardıma gidebilecekti. Gene de on bin mevcutlu Yunan 15.Tümeni bu yolla Trikopis’le buluşmak istedi ve Gediz’e ulaştı. Ama başarılı olamadı ve dağlık Gediz, Simav arazisinde denize çıkış yolu aramaktaydı.

Kütahya’da Yunan işgalinin sona ermesine saatler kalmıştı. Kentte Türk taarruzunu duymayan kalmamıştı. Türkler sevinç içindeydiler. Ama çok tedirgindiler. Afyonkarahisar’daki yağma ve yangınlar, Kütahyalıları korkutmuştu. Böyle bir ihtimal ortaya çıkarsa, Kente en yakın sığınma yerine, Yellice Dağı’na kaçacaklardı. Yüzyıllarca Türklerle birlikte yan yana yaşayan, komşuluk yapan, Kentin havasını birlikte soluyan Rum ve Ermeniler de Kütahya’dan ayrılmak zorundaydılar. Rumların bir bölümü Yunan askerini hiç istememişlerdi. Onlar Yunan Devleti ile hiç ilgilenmeyen, Türk Devleti’ne bağlı Osmanlı vatandaşlarıydı. Ama bir bölümü de bir yıl önce Yunan askerinin Kente gelişine çok sevinmişlerdi ve törenlerle, şenliklerle kutlamışlardı. Onlar Yunanistan ile bütünleşme isteğindeydiler. Kentteki Yunan askerleri, Rum ve Ermeni işbirlikçileri ve hatta onlarla birlikte olan bazı Türkler panik ve korku içindeydiler.

Bunun yanında, son günde bile bazı rüşvetçi Yunan askerleri Türklerden rüşvet alma girişimlerini ihmal etmediler. Ama yaklaşmakta olan Türk askerleri sayesinde, özgüvenlerini kazanan Türkler, onlara fazla yüz vermiyordu artık. Yunan askerlerinin rüşvet girişimleri ve daha önceki husumetler sebebiyle yer yer olaylar da meydana geldi. Kütahya’nın kurtuluşuna ve Yunan-Rum-Ermeni göçüne bir günden daha az bir süre kala, Kentte fırtına öncesi sessizlik hâkimdi.

Yakup Şevki Paşa’nın 2. Ordusu artık Kütahya’ya sadece otuz kilometre uzaktaydı. Altıntaş’ın kuzeyinde geceyi geçirecekti.

Günün sonunda

Üçe bölünen Yunan Küçükasya Ordusu birbirinden biraz daha kopmuştu. En büyükleri ortadaki Trikopis Dumlupınar mevzilerine çekilememiş ve Franko ile birleşip yeni bir savunma hattı oluşturamamıştı. Çalköy’de geceledikten sonra kuzeybatıdaki Kızıltaş Vadisi’nden geçerek İzmir istikametine çekilmeyi düşünüyordu. Trikopis çembere alınmak üzereydi. Yalnızca Murat Dağı’nın kuzeyindeki dar Kızıltaş Vadisi açıktı. Yani torbanın ağzı hemen hemen büzülmüş gibiydi.

General Franko Dumlupınar Mevzilerini terk etmiş, daha batıdaki Kaplangı mevzilerine doğru çekiliyor ve Trikopis ile aradaki açıklık giderek büyüyordu.

Kütahya-Eskişehir bölgesindeki General Sumalis komutasındaki 3.Kolordu diğer iki gruptan oldukça uzaktı ve Bursa’ya doğru geri çekilmek için hazırlıklara başlamıştı.

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa 29/30 Ağustos 1922 gecesi Afyonkarahisar’da belediye binasında bulunuyorlardı. Mustafa Kemal Paşa ve Fevzi Paşa odalarında istirahat ediyorlar, İsmet Paşa ise alt komutanlıklardan gelen son durum raporlarını inceliyordu. Gece yarısından az önce 2.Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa’nın, gece yarısından az sonra ise 1.Ordu Komutanı Nurettin Paşa’nın raporları gelmişti. Garp Cephesi Harekât Şubesi Müdürü Albay Tevfik (Bıyıklıoğlu) Bey de bu raporlardaki belirtilen son durumu bir harita üzerine işaretledi. İsmet Paşa raporları okuyup, haritayı inceledikten sonra heyecan ve sevinçle, Tevfik Bey’den bunları Mustafa Kemal Paşa’ya göstermesini istedi. Başkomutan haritayı inceledikten sonra hemen Fevzi ve İsmet paşaları odasına çağırttı.

Birlikte raporları tekrar okuyup, haritayı tekrar incelediler ve kesin sonucun yarın, yani 30 Ağustos 1922 günü kesinleşeceği yönünde görüş birliğine vardılar. Mustafa Kemal Paşa, kendisinin 1.Ordu karargâhının bulunduğu Dumlupınar’a, Fevzi Paşa’nın 2.Ordu karargâhının bulunduğu Altıntaş’a gitmelerini, İsmet Paşa’nın da Afyonkarahisar’da kalıp harekâtı buradan yönetmesini istedi. Garp Cephesi Komutanı, ordulara gönderilmek üzere bir cephe emri hazırladı. Mustafa Kemal Paşa ve Fevzi Paşa bu cephe emrini ordu komutanlıklarına götürmek üzere yanlarına aldılar.

Yorumlar

Popüler Yayınlar

DEMLEN RAKI

GİZEMLİ KELİME.!!

OĞUZLAR..BOZOKLAR..ÜÇOKLAR..OĞUZ YABGULUĞU.

Oruc Nedir ve kökeni nereden gelir...Turan Dursun

SINAV SORUSU..

Saint Benoit tarihi

Amerikan Siyasi Partileri

Paradigma nedir?

İslamiyetten önce Arap yarımadası..!!!‏