Kayıtlar

Mart, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

..Ve Arap tanrısı insanı yaratır.

Resim
Arap tanrısı allah, ilk insan Adem’i topraktan bir heykeltraş gibi yaratıp sonrasında da bir üfürükçü gibi ufurerek canlandirdiginda eseriyle pek bir gurur duymuş, bu eseri için müthiş planlar yapmıştır. Ona tüm kelimeleri öğretip (Kuran’in yalancisiyim) daha önce nur ismini verdiği bir maddeden (nurun varlığını bilim kabul etmez ama müslümanlar canı gönülden inanırlar) yarattığı “Melek” isimli yaratıklara “itaat edin” emrini vermiş, tüm melekler Adem isimli canlı heykelin önünde secdeye varmışlardır. Bu meleklerden bir tanesi olan, ama melek tanımına ters bir şekilde “nar” isimli dumansız bir ateşten yaratılan Seytansa bu emre karşı gelmiş, “o kim ki ben secde edeyim” diyerek isyan edenlerden olmuştur. “İsyan edenlerden olmuş” ifadesi pek tabii benim pek kullanacağım bir ifade değil, bizzat Kuran’in yazarı Arap tanrısı allah’in kendi ifadesidir. Nurdan degil nardan yapilmasina ragmen Seytan’in da Melek statusunde anlatilmasi ise bir baska celiskidir ama neyse… Dumansız ateş gibi saç

TANRI'NIN GÜNLÜĞÜ.

Sevgili günlük, ...Günlük tutmaya başladığımdan beri bu herhalde 76 bin katrilyoncu cilt oldu, yeni bir sayfa açtığım. Ama ne yazık ki hala değişen bir şey yok boş boş oturuyorum öyle. Çok SIKICI çoook. Sevgili günlük, Bu gün de bir şey yapmadım. Sevgili günlük, Bu gün de bir şey yapmadım. Dehşet SIKILIYORUM Sevgili günlük, Bu gün aklıma inanılmaz bir fikir geldi. Niye şimdiye kadar düşünmemişim ki.. Kendi kendime çok kızdım. İnanır mısın, sonsuz zamandan beri karanlıkta boş boş oturuyordum. Birden kafamda bir ışık yandı. Dedim ki kendi kendime: “Ulan ben niye karanlıkta oturuyorum ki?” Işık olsun dedim, her yer aydınlandı. Böyle daha güzel.. Sevgili günlük, Her taraf aydınlık ama ben hala SIKILIYORUM, ne yapsam ki. Bir şey daha yaratsam... Ama ne? Sevgili günlük, Işığın faydaları işte, aklıma bir bir fikirler geliyor. Bu gün sıkıntıdan patlamak üzereyken dedim ki kendi kendime: “Ulan ben niye patlıyorum ki, ortamı patlatayım”, sonra “PATLA” dedim, büyük bir patlama oldu,

İşkenceler ve öldürme biçimleri.!!

Resim
İnsanlara uygulanan vahşi işkenceler ve öldürme biçimleri dinlerin bir parçası olmuş ve kara leke gibi tarihlerinde yer etmiştir. Din dışında hiçbir ideal bu kadar acımasız bu kadar vahşi olmamıştır. İslam içinde baş kesme buna en iyi örnektir. Peki masum bir insanın başının kesilmesi, hele hele kendisi gibi normal bir insan tarafından kesilmesi nasıl açıklanabilir? Sıradan bir Avrupalıyı yada Asyalı turisti tutsak alıp başını kesmenin nasıl mantıklı bir açıklaması olabilir? Savaş esnasında esir düşen bir askere yapılan işkence veya farklı şekilde öldürme, intikam, öç ve nefret duyguları ile açıklanabilir. Ancak sıradan bir insanı öldürmek biraz tuhaf değil midir? Müslüman olup İslamı pek fazla bilmeyen Müslümanlar bu tür şiddet olaylarında "bu şiddeti uygulayanları" hararetle kınar, lanet ederler, ama aslında kendi dinlerini iyi biliyor olsalardı kınadıkları şeyin aslında kendi peygamberleri ve kutsal kitapları kuran olduğunu görürlerdi. Muhammed'in uydurduğu din

ÇELİŞKİLER.!!

KAYNAK : (2) Sahih-i..., Diyanet Yayınları, c.11, s.52. 246 Prof. Dr. İlhan Arsel İslam kaynaklarından öğrenmekteyiz ki, Kur’an’daki çelişkiler, İslamın daha ilk anlarından itibaren fark edilir olmuştur. O kadar ki, Muhammed’in verdiği emirlerin birbirini tutmaması ve örneğin bir gün “helal” bilip izin verdiği şeyi, bir başka gün “haram” sayması ya da yasaklaması, çevrede dedikodu konusu olmuştur. Birtakım kişiler açıkça şöyle konuşmaya başlamışlardır: “Muhammed bugün emrettiğini yarın yasaklayarak ashabıyla alay ediyor.” Bunu söylerlerken Muhammed’i “iftiracı” olarak tanımlamışlardır.(1) Muhammed, o dönemde henüz güçlü durumda olmadığı ve bu nedenle bu gibi kişilere karşı şiddet yoluna başvuramayacağını bildiği için, buyrukların Tanrı tarafından konup, ge­rektiğinde Tanrı tarafından kaldırıldığına dair Kur’an’a ayetler koymuş­tur. Bunlardan biri şöyledir: “Biz bir ayetin yerine başka bir ayeti getirdiğimiz zaman ki Allah, neyi indireceğini çok iyi bilir ‘Sen ancak bir ifti

Kimin dini daha doğru?

Resim
Birçok kez, hemen her dinden insanın, inandığı dinin doğruluğunu göstermek adına başvurduğu sorulardan bir tanesi, “Benim dinim doğru olmasa bu kadar insan neden inansın?” sorusudur. Bu tür bir mantığın ardında, doğruyu kişinin kendisinin bulması değil, çoğunluğun inandığına ayak uydurma ve çoğunluğun benimsediğini benimseme eğilimi bulunmaktadır. Bu doğrultuda birçok kez, “Elbette benim dinim doğru. Dinim doğru olmasa, 2 milyar insan neden inansın?” sorusu dini inanca sahip  kişiler tarafından, dini inanca sahip olmayan kişilere yöneltilir. 1. Hristiyanlık – 2.2 milyar — %33 2. İslam – 1.45 milyar — %21  3. Ateist-Non teistler – 1.1 milyar — %16 4. Hinduizm – 950 milyon — %14 5. Budizm – 400 milyon — %6 Dolayısıyla, örneğin Budizm’in doğruluğuna inanan ve “Benim dinim yanlış olsa niye bu kadar insan inansın? Benim inancım doğru ki bu kadar inananı var.” gibi bir görüşe sahip olan kişi, dünyada en çok inananı bulunan dinin kendi dini olmadığını hatırlamalıdır. Örneğin, Hristi

İnsanlarda İşlevini Yitirmiş Olan Organlar..!!

İnsanlarda geçirdikleri evrimin sonucu olarak bazı organlar işlevini yitirmişlerdir. Bunlar insan vücudunda artık görev yapmamaktadır. Evrimsel süreç içinde yok olmaya başlamışlardır. Apandisit: Bu organın artık insanlarda önemli bir görevi bulunmamaktadır. Konumu itibarıyla körelen bu organ, zamanla hastalanıp, arıza çıkarmaktadır. İnsanlarda görülen sindirim sistemi hastalıklarından her 200 tanesinden biri apandisit kanseri olarak belirlenmiştir. Toplumun % 7 sinde ise bu organın enfeksiyon sonucu alındığı bilinmektedir. Bu organın çalıştığı dönemde ne işe yaradığı konusunda çeşitli teoriler ortaya atılmıştır. Bunlar arasında en kabul edilen görüş, o dönemlerde besinlerin bol yapraklı olmasından ötürü gıdaların içinde bulunan selülozun işlenmesinde görev aldığıdır. İnsanlığın evriminin değişmesi ve gıdaların farklılaşması sonucu bu organda işlevini yitirmiştir. Ayakta bulunan serçe parmağı da kullanım dışında olan organlarımızdandır. Bu organında zamanla yok olacağı düşünülmektedi

İslamiyetten önce Arap yarımadası..!!!‏

İslamiyetten önce arap yarımadasında çeşitli devletler kurulmuştur. Kuzeyde Nabatlılar, Tedmürler ve Gassaniler. Güneyde Main, Saba ve Himyeri devletleri.. 1- Nabatlılar ( Nebatiler) : Josephus zamanında Fırat ırmağından Kızıldeniz'e kadar uzanan ve Suriye ile Arabistan arasındaki sınır bölgesindeki vahalardaki yerleşimleri kapsayan ve "Nebate" ismi verilen alanda yaşayan kadim semitik,  güney Ürdün'lü, Kenan'lı ve kuzey Arabistan'lı Araplardı. Bu uygarlık, M.Ö. 300 yıllarında tüccar bir Arap kavminin kurduğu, Kızıldeniz, Akdeniz ve hatta Hint Okyanusu’nu da etkileyen bir uygarlıktır. M.S. 700’lü yıllara kadar varlığını sürdüren, Romalılar, Müslümanların çeşitli istilalarına uğramış olan bu medeniyet zamanının en gelişmiş medeniyetlerinden biridir. En önemli özellikleri de yeryüzünün bilinen bütün yerlerini gezmeleri ve onların zenginliklerini ve kültürlerini kendi ülkelerine taşımalarıdır. Nebatiler İslam açısından oldukça önemli bir devlettir, İslam d